Bakan Fidan, Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan Üçlü Dışişleri Bakanları 9. Toplantısı’na katılmak için geldiği Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de, “Parçalanmış Dünyayı Onarmak (Fixing the Fractured World)” temasıyla düzenlenen 11. Global Bakü Forumu’nda katılımcılara hitap etti.
Bu foruma katılmaktan duyduğu memnuniyetini dile getiren Fidan, forumun Güney Kafkasya’dan küresel meselelere bölgesel perspektifler sunarak Bakü’nün diplomasinin merkezi haline gelmesine katkı sunduğunu söyledi.
Fidan, küresel sistemin büyük değişimin eşiğinde olduğu, krizlerin ve savaşların eşi görülmemiş seviyelere çıktığı bu dönemde, kurala dayalı uluslararası düzenin adil ve etkili çözümler üretmesinin beklenmesine karşın sistemin ve büyük güçlerin sorunlara çözüm sunmayıp kendi gündemlerini takip ettiğine işaret etti.
Mevcut jeostratejik zorlukları kimsenin bağımsız olarak ele alamayacağını ve bölgesel sahiplenmeye dayalı çözümlerin ileriye dönük en uygun yol olarak öne çıktığını vurgulayan Fidan, “Azerbaycan, Minsk Grubu’nun Karabağ’daki Ermeni işgalini sona erdirmesi için onlarca yıl beklemek zorunda kaldı. Minsk Grubu, işgali sona erdirmek yerine uzatma stratejisini seçti. İkinci Karabağ Savaşı ve terörle mücadele operasyonunun ardından Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyinin aldığı birçok karara rağmen adalet nihayet yerini buldu.” değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Fidan, 2020’deki İkinci Karabağ Savaşı’nın ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in gerçek barış ve istikrarın yolunu yabancıların değil, bölgedeki ülkelerin açabileceği önermesi üzerine Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan, Rusya, İran ve Gürcistan’ın oluşturduğu 3+3 formatındaki “Güney Kafkasya’da Kalıcı Barış ve İstikrarın Tesisine Yönelik Bölgesel İşbirliği Platformu’nun” inşa edildiğine dikkati çekerek üçüncü zirveyi bu yıl Türkiye’de yapacaklarını dile getirdi.
Söz konusu platformun bölgesel aktörleri aynı masaya getirmiş olması bakımından dikkati çekici olduğunu, Türkiye’nin de bölgesel işbirliği açısından son derece verimli olan bu süreçlere öncülük etmekten gurur duyduğunu aktaran Fidan, “Biz barış için çabalarken hala eski alışkanlıklarına bağlı kalanlar var. Öncelikle iç siyasi hesaplar için tek taraflı adımlar atan bazı Batılı ülkelerden bahsediyorum. Ayrıca Avrupa Konseyinde Azerbaycan’a karşı alınan kararlar gibi önyargılı adımlar var. Güney Kafkasya’da barış için tarihi bir fırsat penceresi var. Tüm ülkelere çağrımız, barışçıl bir çözüm için müzakerelerin bozulmamasını teşvik etmeleridir.” diye konuştu.
“TÜRKİYE, SAVAŞIN BAŞINDAN BU YANA PRENSİPLİ DURUŞ SERGİLEDİ”
Ukrayna’daki savaşta müzakere edilerek çözüme ulaşılmasının gerekli olduğuna işaret eden Fidan, “Türkiye, savaşın başından bu yana prensipli duruş sergiledi. Kırım dahil, siyasi ve pratik anlamda Ukrayna’nın egemenliğini, bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü destekliyoruz.” ifadelerini kullandı.
Hakan Fidan, bunun yanı sıra diplomasiye şans verdiklerini ve savaşın etkilerini hafifletmek için çaba sarf ettiklerini belirterek bölgesel grupların bu hedef doğrultusunda rehberlik ettiğini söyledi.
Karadeniz Tahıl Girişimi’nin küreselleşen bölgesel çıkmazlara bölgesel çözümler geliştirme konusunda önemli bir örnek teşkil ettiğini aktaran Fidan, Mayın Karşı Tedbirleri Görev Grubu’nun da yakın zamandaki diğer bölgesel girişim olduğunu ifade etti.
Fidan, Türkiye, Bulgaristan ve Romanya’nın NATO müttefikleri olarak Karadeniz’deki deniz ve enerji güvenliğine katkı sağlayacağını belirterek “Karadeniz’de ticari seyrüseferin güvenliğini sağlamak için yeni bir düzenlemeye ihtiyaç olduğu da açık.” dedi.
Böyle bir mekanizmanın sahadaki yeni gerçekliklere dayalı olması gerektiğine dikkati çeken Fidan, Ukrayna ve Rusya’nın da desteğinin olması gerektiğini söyledi.
Fidan, Rusya ve Ukrayna’nın yeni bir güvenlik çerçevesinin olasılığını değerlendirdiğini aktararak “bir anlaşmaya varılabileceğini söyleyebileceğini” ifade etti.
Bakan Fidan, bu yeni mekanizmanın Karadeniz’deki gerilimin yanı sıra küresel gıda güvenliğine de katkı sağlayacağını vurguladı.
RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI
Ukrayna’daki savaşın 3. yılına girdiğini ancak bunun yakın zamanda biteceğini düşünmediklerini kaydeden Fidan, çatışmanın her iki tarafta da yol açtığı büyük can kaybı ve fiziksel hasarın çıkmaza neden olduğunu söyledi.
Fidan, savaşın artan yıpratıcı etkisi göz önüne alındığında, “ne iki tarafın ne de dünyanın, sonsuza kadar sürecek bir savaşı göze almasının mümkün olduğunu” dile getirdi.
Diplomasi için alan yaratmaya açık bir ihtiyaç olduğunu vurgulayan Fidan, müzakere çağrısının Ukrayna’dan boyun eğmesini ya da teslim olmasını istemek anlamına gelmediğini kaydetti.
Fidan, bunun yalnızca “kaçınılmaz olanı hızlandırmak için yapılan çağrı”, “masa etrafında çözüm bulmak” olduğunu belirterek “Savaşın uzaması bölgemizde ve ötesinde istikrarı daha da yıpratacaktır.” dedi.
Bakan Fidan, “Ukrayna’nın meşru çıkarlarının korunmasına dayalı müzakere yoluyla bir çözüme varılması öncelik teşkil ediyor. Ancak bu, işgalin tanınması anlamına gelmiyor. 21. yüzyılda Avrupa kıtasında yaşanan bu savaşı durdurmak için egemenlik konusunu ateşkesten ayırmanın zamanı gelmiştir.” değerlendirmesini yaptı.
“GAZZE, YERLE BİR EDİLMİŞ DURUMDA VE BÜYÜK ORANDA YAŞAMAYA ELVERİŞSİZ DURUMDA”
Ekim ayında İslam İşbirliği Teşkilatındaki (İİT) meslektaşlarına, başkalarının kendi sorunlarını çözmesini beklemek yerine, üye devletlerin bu kez konuyu kendilerinin ele almalarını gerektiğini söylediğini kaydeden Fidan, “Aksi takdirde İsrail, bu zulmü unutturmak için daha da vahşi zulüm gerçekleştirerek bize bu zulmü unutturacaktır.” diye konuştu.
Fidan, İİT ve Arap Birliği’nin olağanüstü zirvesiyle kurulan Temas Grubunun, bölgesel sahiplenme tavrı sergilediğini belirterek 7 ülke olarak Müslüman dünyası adına hareket etmek ve Filistin’de devam eden trajediye müdahale etmekle görevlendirildiklerini hatırlattı.
Grubun gücü sayesinde, uluslararası toplumun ezici çoğunluğunun artık “derhal ateşkes, engelsiz insani yardım ve iki devletli çözümden” yana olduğunu aktaran Fidan, yoğun diplomatik çabaların İsrail’in Gazze’deki savaş suçlarını durdurmadığını, bugün itibarıyla Gazze’de “çoğu kadın, çocuk ve yaşlı olmak üzere 31 binden fazla şehidin” olduğunu ifade etti.
Bakan Fidan, “Gazze artık yerle bir edilmiş durumda ve büyük oranda yaşamaya elverişsiz durumda.” dedi.
Refah sınır kapısındaki insani yardımların abluka altına alınmasının İsrail’in ve destekçilerinin çıkarlarına hizmet ettiğini vurgulayan Fidan, Filistinlilerin katlanmak zorunda kaldığı fedakarlıkları ve anlatılamaz acıları onurlandırmanın kendileri için görev olduğunu dile getirdi.
Fidan, 1967 öncesi sınırlara dayanan ve tam teşekküllü Filistin devletiyle iki devletli çözümü hayata geçirene kadar bu sorunun çözülemeyeceğini belirterek geçmişte İsrail’in iki devletli vizyona bağlı kalmaması nedeniyle nihai çözüme ulaşmanın mümkün olmadığını, bu nedenle bu kez garantörlük mekanizması teklifini gündeme getirdiklerini hatırlattı.
BÖLGESEL SAHİPLENME VE LİBYA
Bölgesel sahiplenmeyi temel alan böyle mekanizmayla, nihai anlaşmanın parçası olarak bölgedeki büyük ülkelerin ve uluslararası aktörlerin, tarafların yükümlülüklerini izleme, doğrulama ve gerektiğinde uygulama sorumluluğunu üstlenmesinin önemine işaret eden Fidan, bu doğrultudaki önerilerinin bölgesel ve uluslararası muhatapları tarafından olumlu karşılandığını, Türkiye’nin bu konuda bu sorumluluğu almaya hazır olacağını söyledi.
Hakan Fidan, Türkiye’nin bölgesel sahiplenmeye bakış açısının bu 3 büyük uluslararası çatışmayla sınırlı olmadığını ifade ederek Türkiye’nin Suriye krizinde sahadaki sükunetin sağlanmasını ve Astana platformunun garantör ülkeleri arasında yer aldığını hatırlattı.
Bakan Fidan, “Türkiye, Libya’da istikrar, toprak bütünlüğü ve birliğe dayalı sürdürülebilir bir siyasi çözüme ulaşmak için en üst düzeyde temaslar yoluyla bölgesel sahiplenmeyi geliştirmeyi hedefliyor. Özgür, adil ve güvenilir seçimlere yönelik sürecin rızaya dayalı temelde ilerletilmesi bu anlamda stratejik bir zorunluluktur.” dedi.
Balkanlar’ın küresel gelişmelerin daha da şiddetlendirdiği değişken bölgesel dinamiklerin yaşandığı bir dönemden geçtiğini kaydeden Fidan, Türkiye’nin Güneydoğu Avrupa Ülkeleri İşbirliği Süreci gibi bölgesel girişimlere öncülük ettiğini ve üçlü mekanizmaların daha da önem kazandığını dile getirdi.
“TÜRKİYE’Yİ VE BÖLGEMİZİ DIŞLAYAN HER TÜRLÜ BAĞLANTI PLANI BAŞARISIZLIĞA MAHKUM”
Hakan Fidan, Asya’nın yeniden jeopolitik merkez olma yolunda ilerlerken “tarihi anavatanla bağları kurumsallaştırdıklarını” belirterek Türk Devletleri Teşkilatının bugün tam teşekküllü uluslararası bir kuruluş olarak ayakta olduğunu, çeşitli alanlarda entegrasyon ve işbirliğini sürekli olarak genişlettiğini söyledi.
Türkiye’nin bölgesel mülkiyet politikalarının enerji ve bağlantı projelerini de kapsadığını kaydeden Fidan; TANAP, TAP, Trans Hazar, Doğu Batı Orta Koridoru ve Irak Kalkınma Yolu Projesi gibi girişimleri desteklediklerini anımsattı.
Bakan Fidan, “Son uluslararası gelişmeler, Türkiye’yi ve bölgemizi dışlayan her türlü bağlantı planının başarısızlığa mahkum olduğunu bir kez daha tescilledi.” dedi.
Fidan, küresel hegemonik güçlerin dayattığı önceliklerden ziyade bölgenin stratejik önceliklerini takip ettiklerini vurguladı.
Bakanın konuşmasının ardından soru cevap bölümüne geçildi.